EKOLOJİ SOHBETLERİ-4 “Tek Adam Rejiminde Yerel Demokrasi”

 

 

2 Kasım 2021 Salı akşamı gerçekleştirdiğimiz etkinliğimizde konuşmacı ve moderatör olarak Fethiye Belediyesi Meclis Üyesi ve aynı zamanda bir FETDER üyesi olan arkadaşımız Melek Gözde Gürsoy Hoşafçı konuk oldu.

 

Ekolojik krizin derinleştiği günümüzde, ülkelerin gelecekte yaşanacak iklim değişikliğine bağlı yaşanacak felaketlerin çözümüne yönelik adımları atmakta yavaş davrandığını, şirketlerin karlılıklarını devam etmesi adına endüstrileşme ve kalkınma paradigmasından kopamadıklarına şahit olmaktayız. Son dönemde küresel felaketlerin yereldeki yansıması olan orman yangınlarının yerelimizde yarattığı travma yanında ülkenin neredeyse tamamının yaşadığı ekonomik çöküş, temiz gıdaya ulaşımdaki zorluklar, emeğin üzerindeki baskı ve asgari ücrete mahkum edilen geniş halk kitlelerin varlığı bizlerin endişesini daha da arttırmaktadır.

Yaşanan ekonomik krizler aynı zamanda yönetsel krizleri de var etmekte ve büyütmektedir. Geleceğe dair umudunu kaybetmiş toplumumuz, çıkış yolunu bir “kurtarıcıdan” başka bir “kurtarıcıda” aramaktadır. Bu tip dönemlerde bir çözüm olarak gücün tek elde toplandığına ve karar mekanizmaların tekleştiğine tarih boyunca şahit olduk. Oysa bu tür merkezileşmenin toplumları daha da büyük felaketlere sürüklediğini de bilmekteyiz.

Vatandaş olarak bizlere verilen rolün, belirli dönemlerde oy kullanma eylemine sıkıştırıldığı, başkaca yönetsel faaliyetlere ise katılımın mümkün olmadığı bir yönetim anlayışının, günümüz sorunları çözme konusunda etkisiz kaldığını söylemek zor değil. Ekonomik ve ekolojik çöküşün yükü dar gelirinin üzerindeyken yoksul halk kitlerinin demokratik katılım hakkı yok sayılmaktadır. Havuç sopa yöntemi ile kendi iktidarını güçlendirmek isteyen yöneticiler, irade kavramının da içini boşaltarak çoğun azın üzerinde tahakkümünü mutlaklaştırma çabasındadır.

Oysaki özgürlükçü ve demokratik bir düzlemde alınacak kararlar, sağlıklı bir toplumun inşası için ön şarttır. Kendisinin ve iradesinin önemsendiğini ancak bu iradenin bir diğeri üzerinde zorbalığa dönüşmediğini bilmek, bireylerin öz saygısını ve toplumdaki dayanışmayı, dostluk hukukunu güçlendirecektir. Yaşanan sorunlardan en çok etkilenen kesimlerin; karlılık dışında başka parametresi olmayan şirketlerin ve sermayedarların aksine daha toplum odaklı çözümler üreteceği de şüphesizdir. Gücün tek elde toplanması adına yoğun bir gayret varken buna karşı yerel yönetimlere büyük iş düşmektedir. Yerel demokrasiyi inşa etmek her zamankinden daha çok önem kazanmıştır. Demokrasi kavramını ele alırken yerelin önemini vurgulamak adına bizlere fikirsel bir ödev düşmektedir. Bu nedenle bu ayki söyleşimize “yerel demokrasi” başlığını seçtik.