ÖLMEZ AĞACI TORBAYA SIĞMAZ!

Ülkemizin doğası hızla yok olurken hâlâ yürürlükte olan kimi kanun maddeleri bu hızı frenliyebiliyor. Bu kanunlardan birisi de 1939 yılında yürürlüğe giren ve “Zeytin Kanunu” olarak bilinen “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun”.

85 yıldır, bu kanun sayesinde zeytin ağaçları korunabiliyor, dünyada zeytin üretiminde İspanya, Yunanistan ve İtalya’dan sonra dördüncü sıradaki yerimizi korumayı başarabiliyorduk. Hatta Anadolu Ajansı’nın aktarımına göre “Türkiye sofralık zeytin üretiminde dünyada zirveye yerleşti”. Bu haber başlığından anladığımız kadarıyla, zeytin üretimi önemli ve çok ürün almak da övünülecek bir şey.

Bu günlerde tartışmaya açılan şey ise tam olarak zeytinliklerin korunması ve yer üstü zenginliğimiz olan tarım üretimi sayesinde korunabilen toprağımızın altının üstüne getirilip getirilmeyeceği. Ne yazık ki vahşi madencilik sadece zeytinlikler için değil toprağın, yer altı sularının, bölgede yaşayan tüm canlıların ve elbette madencilik nerede yapılıyorsa oranın halkının hayatını kökten değiştiriyor. Bu değişim, kimilerinin öne sürdüğü gibi “gelişme ve ilerleme” olarak görülemez. Çünkü madencilik uğruna kaybedilenlerin telafisi, geriye dönüşü yok. Vahşi madencilik; ağaçların kökleriyle, kuşların ağaçlarla, meyvelerin insanla, insanın kendi kökleriyle bağını ortadan kaldırıyor. Doğa ve insanın aralarında kurduğu binlerce yıllık ilişkiyi bozuyor. Vahşi madencilik, her coğrafyanın kendine has mikroikliminde kocaman karadelikler açarken, koca dağları birer pasta dilimi gibi kesip zenginlerin sofrasına koyuyor.

Bu işte bir terslik olduğu çok açık. Küresel iklim değişikliği artık kapının önünde değil, evimizin içinde… Havanın, suyun ve toprağın temiz ve adil kullanımı her şeyden önemli hale geldi. Ülkemizin, maden sahaları hakkında alacağı bu tür kararlar hepimizi karanlık senaryolar için hazır olmaya itiyor. Yeni torba yasa: ölmez ağacı öldürecek, tarım üretimini yok edebilecek, şehirleri/köyleri yaşanmaz hale getirecek potansiyele sahip.

Peki, önerilen yasa teklifi ne diyor? Özetle; önceliğimiz maden çıkarmaktır! Maden çıkarma işinde önümüze çıkan en büyük engel, zeytinlikleri koruyan yasalardır. Bu yasalar bir kenarda dursun amma velâkin zeytinleri de söküp taşıyabilelim ya da taşıma işi zor gelirse zeytinleri keselim. Ne olur ne olmaz kestiğimiz kadarını da başka yere dikelim. Ha bir de çevre etki değerlendirme (ÇED) süreçlerinin işe engel olma ihtimali var, onu da geçersiz hâle getirelim. Şimdiye kadar yasaları delerek kaçak olarak açılmış madenleri de affedip yasal hale getirelim. Aklımıza bir şey daha geldi. Hazır bu işe girişmişken Muğla’da sorun çıkaran zeytin yetiştirilen yerler var. Gördüğünüz şu krokide yerleri belli. Bu işe oradan başlayalım çünkü Muğla ormanlarını yok etmek için çıktığımız bu kutlu yolda önümüze taş koyan çok oldu, çok zaman kaybettik.

Bu yasa önerisi ironi değil gerçek. Her argümanı yanlışlıklarla dolu olan bu yasa önerisi geri çekilmeli. Bunu söyledikten sonra dolaşıma sokulacak cümleyi de biliyoruz; “siz de her şeye karşısınız!”

KARŞI DEĞİLİZ!

*Zeytinlerin kesilmemesine ve taşınmamasına karşı değiliz

*Zeytinciliğin desteklenmesine karşı değiliz

*Maden faaliyetleri yürütülürken, ÇED süreçlerinin sağlıklı işletilmesine karşı değiliz

*Maden açılacak bölgede yaşayan halkın sürece katılımına, süreç boyunca bilgilendirilmesine ve eğer faaliyete karşılarsa sözlerinin dinlenmesine karşı değiliz

*Ormanların korunması için var olan yasaların uygulanmasına, doğa korumanın öncelikli hale getirilmesine karşı değiliz

*Doğayı olumsuz etkileyeceği belli olan vahşi madenciliği engelleyecek kanunların uygulanmasına karşı değiliz

Fethiye Ekolojik Yaşam Derneği