FETHİYE KÖRFEZİ’NDE YAPIMI PLANLANAN PROJEYE İTİRAZLARIMIZI DİLE GETİRDİK

 

Fethiyeli dostlar; yaşadığımız bu şehir uzunca bir süredir kaderine terk edilmiş bir şekilde, ormanlarını, nehirlerini, denizini, neyi varsa kaybediyor. Fethiye Ekolojik Yaşam Derneği (FETDER) olarak buna itiraz ediyor, herkesi yağmaya karşı sesimize ses vermeye davet ediyoruz.

*Fethiye Körfezi beton ile kaplanmış bir göl olarak yaşam mücadelesi veriyor. İç körfezimizin tamamı çeşitli müdahaleler ile tarumar edildi. Yüzyıllardır kendi seyri ile işleyen ve Fethiye’yi yaratan doğal mekanizmalar yok edildi. Artık körfeze akan her dere ve o dereler ile kesişen her kıyı şeridi, beton bloklarla terk edilmiş bir ölü deniz. FETDER olarak artık iki Ölüdeniz’imiz var diyoruz. Biri efsanelere konu olmuş Ölüdeniz, bir diğeri ise hep birlikte yok ettiğimiz Fethiye Körfezi.

*Fethiye, maalesef yıkıcı deprem kuşaklarından birinde yer alıyor. Bu gerçeği yaşı uygun olanlar ve bir de mesele edenler dile getiriyor. Şehrimiz, her yanından fışkıran kaçak yapılar ile baş etmeye çalışıyor. Bu kötü gerçeğin; genel idare, yerel yönetim ve işin ortağı olan sivil toplum kuruluşlarının da bilgisi dâhilinde olduğunu biliyor ve kaygı ile izliyoruz. Artık inşaat alanımız kalmadığını, verimli arazilerimiz, bakir koylarımız, Babadağ gibi önemli ekolojik rezervlerin eteklerinin de dâhil olduğu ormanlarımızın “deprem gerçeği” ile uyumsuz biçimde şehre katıldığını görüyor ve çok az kişinin dillendirdiği bu gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Kaçak yapı sadece gecekondu değil, denetimsiz ve güvensiz yapılardır.

* Fethiye’nin civar köyleri plantsayon adı verilen, yeni bir orman kıyımı ile baş başa. Yüzyıllar içinde oluşturduğumuz köy/kent ilişkisinin en can alıcı yeri olan orman, ağaç ve insan ilişkisinin yerle bir edildiği bu üretim tarzına itirazımız var. Artık mahalle olarak andığımız köylerimizin; örneğin Yeşil Üzümlü, İncir Köy, Koru Köy isimlerini aldığı doğal yapılarından kâh plantasyon ile kâh yeni bir maden ocağı ile uzaklaşıyor.

* Fethiye’nin kimliğinin önemli bir parçası olan yarımadanın koylarında gerçekleşen dönüşüm ne yazık ki, bize ait olan koyların “beach” kültürü aracılığı ile el değiştirmesine, daha çok Bodrum, hatta yeni bir Kuşadası yaratma çabası ile yok edilmeye çalışılmasının ötesine gitmiyor. Fethiye kent kültürünün bir parçası olan koyları; yıllar içerisinde elden ele dolaşarak, Fethiye halkının olmaktan çıkmasına, her koya sağlık sorunlarını beraberinde getirdiği bilimsel çalışmalarla tespit edilmiş yapay sahiller yaratarak yeni bir estetik yaratılmasına karşıyız. Çünkü o koylar, hepimizin yüzmeyi öğrendiği, nesli tükenen kaplumbağanın hala yumurtladığı sahiller. Şahıslara devredilemez.

*Bölgemizdeki kıyı yağmasının son halkasını, Karataş Plajı ve Yassıca Adası’nda yapılmaya başlanan işletmeler olduğunu görüyoruz. Bu iki doğal alan, halkın öz malı olmanın yanı sıra aynı şehirde yaşamı paylaştığımız diğer canlıların ürediği, beslendiği; Fethiye Körfezi’nin el değmemiş son sahilleri. Fethiye ve Göcek sahillerinde yıllardır süren planlı kıyı yağmasının bir parçası olarak gördüğümüz bu girişimleri yürütenlerin iddiaları ise hiçbir gerçekle uyuşmuyor. Bu yağmacı işgaller ne turizmi, ne doğayı, ne de halkı önemsiyor. Kıyılarımızda yapımı planlanan her işletme sadece kar ve rant peşinde.

Artık Fethiye ve Göcek kıyılarının bu büyük yağmaya verecek sahili kalmamıştır. Yasalarla belirlenmiş “Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi” olduğundan şüphe etmeye başladığımız yaşam alanlarımızın, daha fazla talana dayanacak gücü kalmamıştır.

Fethiyeliler, şehir düşüyor! Artık son koyları, son köyleri, son denizi savunmak zorundayız. Denizi, ormanı, koyları yağmalanmış Fethiye, Fethiye değildir.

Koylarımızda süren talana, köylerimizde süren ağaç kesimlerine, Kayaköy başta olmak üzere köylerimizdeki kaçak yapılaşmaya karşı ne kadar gücümüz var ise direneceğiz. Sesimize ses olmaya, bu itiraza katılmaya tüm Fethiye halkını çağırıyoruz.