Yaşamın kaynağı olan su; tüm canlıların ortak kullanımında olan, ticarileşmesine şiddetle karşı çıkılması gereken yaşamın olmazsa olmazlarından birisi. Tıpkı soluduğumuz hava, karnımızı doyurduğumuz toprak gibi. Ülkemizde şiddeti gittikçe artan; kıyı, orman yağmalarının bir başka tezahürü Söğütlü’nün yaşam kaynağı Bozluca Deresi’nde yaşanıyor. Küresel ısınma, dere yatakları üzerinde yapılan plansız çalışmalar, su kaynaklarını yalnızca birer enerji deposu olarak gören HES projeleri gibi pek çok nedenle azalan su kaynakları, artan nüfusun tarımsal ve günlük su gereksinimlerini karşılayamaz hale getirmiş durumda. Ne yazık ki bu sonuç yüzyıllardır komşu köyler arasında adil şekilde paylaşılan ve her birine yeten su kaynaklarının artık paylaşılamaz hale gelmesine, sosyal ilişkilerin “imece ve paylaşmak” üzerine kurulu olduğu geleneksel yaşamın yerini kavgalara bıraktığı bir coğrafyaya adım attığımızı gösteriyor.
Talep Edilen
Yöre halkının talebi basit, “su artık bize yetmiyor!”. Bu basit denklemde yeterli donanıma ve birikime sahip DSİ’nin çözümü ise dozerleri dere yatağına sokup yönünü değiştirmek oluyor. Oysa bu çözümsüzlük. Suyun doğal akış yönünün hiçbir bilimsel çalışma yapılmadan, yöre halkının talepleri dinlenmeden değiştirilmesinin sorunu çözmek yerine yeni sorunlara yol açacağı aşikâr. Yapılan dayanaksız bu işlemin yöre halkının talepleri kadar önemli olan bir başka yanı ise suyu kullanan hayvanların, bitki örtüsünün ve bölgenin iklim özelliklerinin bu işlemden nasıl etkileneceği de malumun ilanı.
Tüm bu süreçlerle ilgili taleplerimiz şunlar;
• Su gibi temel yaşam kaynakları ticari kaygılarla yönetilemez. Bu anlayıştan derhal uzaklaşılmalı, doğaya uyumlu çözümler üzerinde düşünülmelidir.
• Yöre halkının talepleri, demokrasinin asgari taleplerindendir. Su havzası politikaları oluşturulurken, mutlaka yöre halkının söz hakkı olmalı, taleplerini dile getirebilecekleri zemin hazırlanmalı, yöre halkı yapılacak her işlemde açık, şeffaf bir şekilde bilgilendirilmelidir.
• Güney Batı Anadolu’nun coğrafik yapısı kimi yerlerde suyun yeterli miktarda olduğu kimi yerlerde ise yetersiz olduğu bir bölgedir. Bölgede yapılacak her türlü düzenleme akademik çalışmalar gözetilerek, bilimsel verilere dayandırılarak yapılmalıdır.
• Derelerin, nehirlerin sadece tarımsal sulama için ya da enerji kaynağı olarak var olmadığını, dünyayı birlikte paylaştığımız tüm canlıların ortak kullanımında olduğunu temel bakış olarak benimseyen politikalar geliştirilmelidir.
• Anadolu’nun kadim geleneği olan komşuluk ilişkileri, yardımlaşma, paylaşım gibi değerlerini erozyona uğratan, tarafgir tutumlarla köyler arasındaki huzur ve barış ortamını bozan yaklaşımlardan vazgeçilmeli, birlikte yaşamın olmazsa olmazı diyalog yolu taraf ayırt etmeksizin kurulmalıdır.
• Hava, su, toprak kadar yaşamsal bulduğumuz demokrasi taleplerinde de yöre halkının yanında olduğumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Fethiye Ekolojik Yaşam Derneği